Travma Sonrası Stres Bozukluğu

Travma sonrası stres bozukluğu, tanımından da anlaşılacağı üzere kişinin ruhsal travma yaratan bir olay sonrasında verdiği stres tepkisidir. Peki nedir ruhsal travma yaratan olay ve ardından verdiğimiz stres tepkisi? 

Hepimizin hayatında bizi üzen, sıkıntılı anlar yaşamamıza neden olan olaylar vardır, ancak bu olayların ruhsal travmaya yol açması için, bizi veya bir yakınımızı, ölüm veya yaralanma durumu ya da tehlikesi nedeniyle dehşet içinde bırakması ve bizde yoğun çaresizlik hislerine neden olması gereklidir.

Aslında travma sonrası stres bozukluğu Vietnam Savaşından dönen askerlerin savaşta karşılaştıkları travmatik olayları tekrar tekrar yaşaması, olayları uzaktan veya yakından hatırlatan durumlardan şiddetle kaçınmaları, uykusuzluk, dikkatsizlik, sinirlilik, kolay irkilme, aile ve sosyal ilişkilerinde güçlükler yaşadıklarının gözlenmesiyle 1980 yılında Amerikan Psikiyatri Birliğince tanımlanmıştır.

Ruhsal travma yaratan olayların en bilinenleri yangın, deprem ve sel gibi doğal afetler, ölümcül hastalıklar, trafik kazaları, işkence, tecavüz ve savaşlardır. 

Bu tür olayları yaşayanların bir kısmı olayların sonuçlarıyla baş edebilirken, bir kısmı ise düşlerinde ve günlük yaşamında olayı tekrar tekrar yaşar, çabuk sinirlenir, başkalarının kendisini anlamadığını düşünür, dikkatini bir konu üzerinde toplamakta zorlanır, yoğun bir uykusuzluk ve kaygının eşlik ettiği kolay irkilme haliyle olayı hatırlatan durumlardan uzak durmaya çalışır. 

Bu belirtilerin, olaydan sonraki birkaç hafta yaşanması doğaldır ancak uzun sürdüğü, kişinin eğitimini, iş ve aile yaşamını sekteye uğrattığı noktada hastalıktan söz etmemiz gerekmektedir. Bazı kişilerde travma sonrasında depresyon, panik ve suçluluk duyguları ortaya çıkabilir. Kişi bu olumsuz duygularla baş edebilmek için alkol ve madde kullanımına yönelebilir. 

Peki kimler travma sonrası stres bozukluğu için risk altındadır?

Çalışmalar, kadınların erkeklerden daha fazla risk altında olduğunu gösteriyor. Daha önce ruhsal travma yaşamış olmak ve kişinin ek bir psikiyatrik hastalığının olması da riski arttırıyor. Ayrıca kişi travmayı ne kadar şiddetli yaşamışsa, travma sonrası stres bozukluğuna yakalanma riski de o oranda artıyor.

Tedavide kişinin semptomlarına yönelik antidepresan, benzodiazepin ve beta-bloker gibi ilaçlar ile akut dönemde destekleyici psikoterapi olmak üzere bilişsel-davranışçı psikoterapiler kullanılmaktadır. 

Travmatik olay hiç yaşanmamış gibi davranan, yok sayan kişilerde hastalığın iyileşme süresi ne yazık ki uzuyor. Yine bazı kişiler sorunlarının kendi yetersizlik veya güçsüzlüklerinden kaynaklandığını düşündükleri, insanlara güvenmedikleri, umutsuz oldukları, olayları yeniden hatırlamak istemedikleri, yaşadıklarının bir ruhsal rahatsızlık olduğunu bilmedikleri, tedavi olanaklarından habersiz oldukları veya bu olanaklara nasıl ulaşacaklarıyla ilgili bilgi sahibi olmadıklarından hastalık süreğen bir hal alıyor. 

Oysa biliniyor ki, yaşadığı sorunlar hakkında konunun uzmanı kişilerle iletişime geçen, kendini önemseyen, bilinçli ve yardıma açık kişiler çok daha hızlı iyileşiyorlar.

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir